Anılar:

-Yaşananlar, neyse odur, gerçekler, değişmez-
Yıl 1984 yılları.
Biz Tekstil ve Deri Fuarında Almaya da Frankfurt, Köln ve Düsseldorftayız.
O yıllarda Salihli Deri Atölyeleri ile dolu.
Tabi bu dericiliğin Salihli de gelişmesinde, bizim Doğu Türkistanlı Salihli deki Göçmenin Uygur Türklerin faydası çok, Dericiliği onlar gelişti.
Sonradan İstanbula ve Frankfurta göçtüler.
Biz şirket, yani Babamlar İhracat yapıyorlar, Lidya Pazarlama Dişticaret.
Neyse siparişler yağıyor, yağmur gibi.
İspanya dan Antonio Ramos, müşterimiz,bende
sizinle Türkiye geleceğim dedi.
Bizde tamam dedik. Bizim müşteri bu ara üçüncü kez evlenme niyetlisi.
Bizim müşterin yanında çalışan, Designer yani kalıpçi kız ile arkasdaşlar,aynı
zamanda nişanlanacağız dedi. Hanımefendide baya bi genç.
Birde açık saçık giyimli sormayın.

O yıllarda Güngör abim, Türkiye gidiyor, geliyor ve Türkiye de kalıyor.
Neyse bunlar bizim Salihliye bir kaç kez geldiler.
İlk kez kışın gittiler.
Şimdi birincinde bunlar Otobüste gidiyoruz diyorlar.
Aman aman, aklımız fikrimiz bir türlü almıyor.
Susuyoruz, bakıyoruz bir türlü anlıyamadık diyorlar.
Etrafta tarlalar, tarlalarda kara kütükler. Kilometrelerce her taraf kara kütüklerle dolu.
Neyse ezildik büzüldük, sonra bir şekilde
bağ yani üzüm ağacı olduğunu öğrendik dediler.
Ama sanki başka dünyadayız diyorlar.

Neyse, nasıl bulduğunuz Salihli'yi deyi sorduk.
Aman herkes manyak.
Ney? Evet herkes kör kütük sarhoş, her taraf
birhane, Dallas, Dilmanlar, istasyon etrafında birhaneler dolu.
İç babam iç, herkes içiyor diyor.
Yani Salihli lere iyi bir hakarette bulundu.
Yapma ette içmiyeni vardır bunların,dedim
. Siz ister inanın ister inamayın,bu
şehir içkici şehri,Tabi
esprili dilde, biz gülmedkten,yerle
yattık.

Neyse, bunlar yazın gittiler.
Babaannemden telefon geldi.
Rahmetli köpürüyor. Ya ne oldu diye sorduk.
Sizde hiç akıl yokmu?
Bu İspanyol kadın, balkonda güneşleniyor, güneş banyosu yapıyor.
Güngör ve İspanyol adam içerde ayrı odalarda uyuyorlar.
Evin karşısında, Savaş Kıvanç, Roma Dondurması Cafe,
bayram yeri gibi, onun
kahvesi var, müzik son ses.
Tüm öğrenciler, gençler orada toplanıyor. Tam gözde yer o zamanlar.
Herkes, sizin balkon bakıyor.
Kadın üstüne basına bir şey giysin, Bunu
Güngörler Denize Sahile
plaja götürsünler.
Burda bu işler Olmaz, neymiş bu
Güneş Banyosu Dedi.
Ama telefonda babaannem köpürüyor.
Bu sokakta da üstüne başına dikkat etsin.

Babaannem öyle söylenmiştiki.
Sonuçta, bize telefonda, derhal mudale edin,
birseyler yapin,
hemen hararete geçin demişti,
Babaannem ağırlığını koya bilen, görmüş etmiş Osmanlı kadını, idi.
O tabi kendince hakli,
simdi, her toplumun, ahlaki değerleri ve kuralları var.
Sonuçta olay belli.
Ya gülermisin, ağlarmışın.
Hakikaten,bizim
Salihli maşallah güzel alkollü içki içiyor.
Babaanmem birazda diktatör birisi, idi.
Hey gidi günler.
Ali ve ben gülmekten bayılıyorduk.
Hepsi tarih oldu.
Benim anilarim...

Güven Durmaz

 

 

Anılarım, Güven Durmaz 1.